Mesleki İlgi Alanlarımızda

BASINI ETKİLİ KULLANDIK

Mesleğimizin uygulama alanları, çevre, doğa, toplum sağlığı, toplumu ilgilendiren genel olaylarda meslek odası olarak birikimlerimizi kamuoyuyla paylaştık, uyarılarda bulunduk.




Bir Barınakta Yaşanan Şiddete İlişkin İstanbul Veteriner Hekimler Odası Basın Açıklaması

Bir Belediyenin Hayvan Barınağı’nda bir çalışanın, bir köpeği hunharca öldürmesi üzerine yapılan tartışmalar sürmektedir. Her şeyden önce bu saldırıyı yapanların, bir cana kıymanın karşılığı olan cezayı en üst limitten alması en büyük beklentimizdir. Ancak konuya ilişkin sorunların giderek büyüdüğü, önümüzdeki günlerde benzer olayların yaşanabileceğine ilişkin kaygılarımız devam etmektedir. Çünkü konunun çözümü açısından bu güne kadar yetkililerin ciddi bir yaklaşım göstermediği, yaşanan üzücü olaylar nedeniyle kamuoyunun ve özellikle hayvanseverlerin tepkleri üzerine pragmatik adımlar attığı ortadadır. Hayvanları Koruma Kanunu çıktığından bu yana 18 yıl geçmiştir. Başta ilgili bakanlık olmak üzere hangi kurumun üzerine düşeni tam anlamıyla yaptığını söyleyebiliriz? Bu konuda hangi gazeteci, hangi sivil toplum örgütü dişe dokunur bir tepki göstermiştir? Siyasiler toplumun tepkisini azaltacak söylemler ve uygulanamayan yeni mevzuatlar çıkarmış, STK'lar sabun köpüğü gibi hızla yok olan tepkiler ortaya koymuş, çoğu gazeteci köşelerinde ilgi çekmek adına gerçeklerden uzak cümleler kurmuşlardır. Hepsinin ortak noktası sorunun esas kaynağından uzak durmak, kolaycılığa kaçarak zor şartlarda çalışan başta veteriner hekimler olmak üzere günah keçileri seçmektir.

Bu kişilerin aklına şunları sormak nedense gelmemiştir?

Neden, çoğu belediyede Veteriner İşleri Müdürlüğü yoktur?

Neden, 18 yıldır bu kanunun uygulanması için başta yetkili otorite olmak üzere kurumlar üzerlerine düşeni yapmamıştır?

Neden, tüm çalışanlarıyla özel bir eğitim alması gereken personelin, çalışması gereken sağlık birimi niteliğinde olan geçici bakımevleri ve barınaklar, adeta sürgün yeri haline dönüşmüştür?

Neden gerekli altyapı ve donanımı olmayan, steril şartların sağlanamadığı yerlerde veteriner hekimler sağlık hizmeti vermeye zorlanmaktadır?

Neden işleri başlarından aşkın bu birimlerde, belediye yöneticileri tarafından hatırlı kişilerin sahipli hayvanlarına bakılmaktadır?

Neden, hala denetimsiz üretim ve yasadışı hayvan satışlarına karşı yeterli önlem alınamamaktadır?

Neden ve daha da önemlisi hala veteriner hekim bulunmayan belediyeler mevcuttur?

Neden sözde hayvanseverlerin (gerçek hayvanseverleri tenzih ediyoruz) şiddetine maruz kalan birim çalışanlarına kurumları sahip çıkmıyor?

Neden bu birimlerde çalışan veteriner hekimler ilk fırsatta bu birimlerden ayrılmak zorunda kalıyor?

Neden ülkemizde her alanda şiddet bu kadar artmıştır?

Neden herkes kendi adaletini sağlamaya çalışmaktadır?

Daha onlarca sorunun sıralanabileceği, kaotik bir hale gelmiş bu alanda reyting uğruna yapılan değerlendirmelerin bizce bir değeri yok, suçlamalar ise kolaycılıktır. Çok okunacağını düşündükleri bu tipten haberleri araştırmadan yapan habercilerin, kamuoyunu doğru bilgilendirme, tarafsızlık ve her şeyden önce gazeteciliği sorgulanacaktır.

Veteriner hekimler, belediyelerde teşhis tedavi ve rehabilitasyon görevlerini yapan sağlık profesyonelleridir. Kurumların eksik işlerinden sorumlu tutulamazlar. Mesleki hataları sadece meslek odaları tarafından değerlendirilebilir. Bunun dışındaki yaklaşımlar öncelikle bilgisizlik, sonra kolaycılık ve asıl sorunlarla yüzleşme cesaretinin olmamasının sonucudur.

Başta hayvan sağlığı ve refahı olmak üzere, çevre ve toplum sağlığı gibi alanlarda önemli hizmet veren veteriner hekimlere yapılan bu saldırıları kınıyoruz. Savcıları göreve çağırıyoruz. Saygılarımızla.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




Belirsizlikler Üzerine Kurulu Yasa Tasarısı Geri Çekilmeli

Yasa tasarısına ilişkin basında çıkan habaerlerimiz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




TVHB Kuruluş Günü Nedeniyle Kutlama Yerine Dayanışma İlan Ettik, Ortak Basın Açıklaması Yaptık.

Kuruluş Günümüzü “ Veteriner Hekim Dayanışma Günü” olarak ilan ediyoruz.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği, 69 yıl önce 9 Mart 1954 yılında 6343 sayılı Kanunla kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütüdür. TVHB, mesleğin çatı örgütü olarak 56 il ve bölge odası ile birlikte ülkemizdeki tüm veteriner hekimleri temsil etmektedir. Artan sorunlar nedeniyle kutlamalar yerine tüm odaların basın açıklaması yapması kararı aldık.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




Dünya Veteriner Hekimler Günü Basın Açıklaması

Her yıl tüm dünyada Nisan ayının son Cumartesi günü Dünya Veteriner Hekimler Günü olarak kutlanmaktadır. Kutlamayla, hayvan, çevre ve halk sağlığına olan katkıları ve insanlık yararına verdiği hizmetler nedeniyle veteriner hekimler onurlandırılmaktadır. Ancak üzülerek ifade etmek isteriz ki 1800’lü yıllardan itibaren, yaptıkları çalışmalarla dünya literatürüne girmiş, çığır açan araştırmalar yapmış Türk Veteriner Hekimleri aynı takdiri görmemiş, aksine 1980’li yıllardan itibaren hem çalışma alanları daralmış hem de özlük hakkı kayıpları giderek artmıştır. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak odalarımızla birlikte meslektaşlarımızın insan onuruna yakışır şartlarda çalışmaları ve yaşamaları için çaba harcıyoruz. Mesleğimizin uğradığı haksızlıklara karşı yıllardır sürdürdüğümüz diyalog yolları artık tükenmiş, sorunlarımızı kamuoyuna açık ifade etmekten başka bir yol kalmamıştır.

Bu nedenle; geçen yıldan itibaren başlayarak , mesleğimizin yıllardır yaşadığı hak kayıplarını, bunun toplum, hayvan ve çevre sağlığına muhtemel etkilerini kamuoyu ile paylaşmak ve yetkililerin dikkatini çekmek için, kutlama yerine alanlardan sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Veteriner hekimler olarak çok uzun zamandır, yaşadığımız hak kayıplarına, ötekileştirilmeye ve yok sayılmaya rağmen fedakarca ve sabırla görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü üstlendiğimiz görevlerin ihmal edilmesi, koruyucu hekimlik, aşı üretimi, güvenilir ve yeterli gıdaya erişim, hayvan, insan ve çevre sağlığı gibi hayati alanlarda ciddi sorunlara sebep olabilecek niteliktedir. Ancak aldığımız risklere ve yıllardır süren sabırlı bekleyişimize rağmen, yaşanan haksızlık ve mesleki değersizleştirme artarak devam etmektedir. Gelinen noktada, insan onuruna yakışır yaşam ve görev yapma şartlarımız tamamen ortadan kalkmış, önlem alınması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Veteriner hekimler özellikle son 40 yıldır her geçen gün hak kayıpları yaşamış, sorunlar dayanılmaz noktaya gelmiştir;

Özetlemek gerekirse;

1949 yılından beri her yıl için alınan iki aylık fiili hizmet zammı hakkı, 2006 yılında “Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır” gerekçesiyle ellerinden alınmıştır.

Veteriner hekimler sağlık sınıfında olmalarına rağmen 2018, 2022 ve 2023 yıllarında diğer sağlık mensuplarına emeklilikte ek ilave haklar verilirken kapsam dışı tutulmuşlardır. Benzer şekilde Tarım ve Orman Bakanlığında görev yapan teknik sınıfın Özel Hizmet Tazminatları arttırılırken Veteriner Hekimler teknik sınıf olmadıkları gerekçesiyle kapsam dışı bırakılmışlardır.

666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sağlık hizmetleri sınıfında yer alan uzmanlara 185 ile 200 arasında ek puan verilirken veteriner hekimlere 160 puan verilmesi ile de ayrı bir mağduriyete neden olunmuştur. Ayrıca kanunda uzman veteriner hekimlerden ise hiç söz edilmemektedir.

Yine teknik sınıflara verilen arazi tazminatı tüm mesaileri sahada geçen veteriner hekimlere verilmemektedir.

Tüm bu hak kayıpları sonucu, sağlık hizmeti sınıfındaki diğer mesleklerle veteriner hekimler arasında maaş uçurumu oluşmuş, 5 yıl eğitim alan veteriner hekimlerle Tarım ve Orman Bakanlığında beraber çalıştığı diğer meslek mensupları arasında da ciddi farklar oluşmuştur.

Her yıl tüketicilere sunulan tüm gıdanın %17’sine tekabül eden 1 milyon ton gıda, israf ediliyor. Gıda israfının yanında su gibi önemli kaynaklar da israf edilmiş oluyor.

Kamu veteriner hekimleri için taleplerimiz şunlardır;

Fiili hizmet zammı ayrım olmadan bütün veteriner hekimleri kapsayacak şekilde , her yıl için en az iki aylık olmak üzere iade edilmelidir.

Emekli veteriner hekimlere her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılmalıdır.

Özel Hizmet Tazminatları ve ek ödemeler arttırılmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığında çalışan veteriner hekim ve veteriner hekim kökenli şube müdürleri büyük proje tazminatından yaralanmalıdır.

Veteriner hekimlerin ek göstergesi aldıkları eğitimle orantılı olarak arttırılmalıdır.

Mesleğimizin hemen her alanında benzer sorunlar yaşanmaktadır;

Cenevre veteriner hekimliği sözleşmesine aykırı olarak Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve bağlı birimleri reorganizasyon adı altında kapatılmış, mesleğimize ve hayvancılığa önemli bir darbe vurulmuştur. Zaman geçirilmeden doğrudan Bakana bağlı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü yeniden açılmalıdır.

Plansız arttırılan fakültelerle eğitimde nitelik tartışılır hale gelmiş, her yıl mezun olan 3000’in üzerinde genç veteriner istihdam sorunu yaşamaya başlamıştır.

Hiçbir uygulama dersi almadan iki yıllık uzaktan eğitim bölümlerinden mezun olanların veteriner fakültelerine geçiş yapması bilime aykırı olup, hayvan ve insan sağlığı açısından da risktir.

Atanamayan binlerce genç meslektaşımızın umutları kırılmış, geleceklerini yurt dışında aramaya başlamışladır. Son iki yılda yurt dışına gitmek için başvuranların sayısı 20 kat artmıştır. İnsana yapılan yatırım boşa gitmiş, nitelikli beyinler ülkeyi terk etmeye başlamışlardır.

Serbest çalışan veteriner hekimler orantısız mevzuatın getirdiği ağır ceza ve baskılarla hastalarına yeterli zaman ayıramaz, işlerini yapamaz hale getirilmişlerdir.

Belediyelerde çalışan veteriner hekimler, merkezi ve yerel idarecilerin inisiyatif almamaları nedeniyle hedef haline getirilmiş, mobing, psikolojik ve fiziki şiddet altında çalışmak zorunda kalmışlardır.

Veteriner hekimler sağlıkta şiddet yasası kapsamı dışında tutulduğundan çalıştıkları her alanda şiddet girişimlerine açık hale gelmişlerdir.

Gıda, ilaç ve diğer alanlarda çalışan veteriner hekimler yıllardır iş ve ücret güvencesi olmadan çalıştırılmaktadırlar.

Veteriner Fakültesi öğrencilerimiz, hekim yetiştiren diğer fakülte öğrencilerine sağlanan, intörnlük ve staj süreçlerindeki özlük haklarından mahrum bırakılmıştır.

Tüm bunlara ek olarak uzun soluklu hayvancılık politikalarının uygulanmaması ve ithalat nedeniyle yetiştirici zor duruma düşmüş, sürdürülebilir bir hayvancılık maalesef her geçen gün zorlaşmıştır. Büyükbaş ve küçükbaş alanında çalışan meslektaşlarımız yıllardır çalıştıkları bu alanı bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum önümüzdeki yıllarda bu alanda çalışan veteriner hekim yokluğu nedeniyle hayvancılığa daha çok zarar verecektir.

Dünya Veteriner Hekimler Birliği her yıl bu özel gün için bir tema belirlemektedir. Bu yıl belirlenen tema “Veteriner hekimler temel sağlık çalışanıdır”. Ancak ülkemizde yürürlükteki mevzuata rağmen veteriner hekimler kanuna aykırı olarak sağlık sınıfı dışında değerlendirilmektedir. Kamuoyunun bilmesini isteriz ki, bu alanlarda yaşanan olumsuzluklar esasen, toplum, hayvan ve çevre sağlığı ile hayvansal gıdaya ulaşmada yaşanacak sorunlar anlamına gelmektedir.

Bir dahaki Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü tüm bu sorunların çözüldüğü bir ortamda kutlamak için mücadelemizi sürdüreceğimizi, sürdürülen ayrımcılığın devam etmesi durumunda da önümüzdeki süreçte, iş bırakma dahil tüm demokratik haklarımızı kullanacağımızı meslektaşlarımıza ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




İSTANBUL VETERİNER HEKİMLERİ ODASI

KURBAN BAYRAMI BASIN AÇIKLAMASI

Kurban Bayramı her yönüyle önemli ancak halk sağlığı boyutuyla bir o kadar da riskli büyük bir organizasyondur.

Kurban Bayramı’nın özellikle havaların sıcak olduğu günlere denk gelmesi ilave önlemler almayı gerektirmektedir. Kurban bayramı süresi içinde hayvan varlığımızın yaklaşık %5'i kesilmekte, bu miktar ülkemizde bir yıl boyunca kesilen hayvanların yaklaşık dörtte birine denk gelmektedir. Bu derece çok sayıda hayvanın yer değiştirmesi, barındırılması, hijyenik ortamlarda kesilmesi ve kesim sonrası atıkların usulüne uygun alınması toplum sağlığı açısından oldukça önem arz etmektedir. Kurbanlık hayvan seçimi dini açıdan olduğu gibi sağlıklı kurban eti elde edilmesi, insan sağlığı, hayvan varlığının devamı ve ülke hayvancılığı açısından da önem taşımaktadır.

Küçükbaş hayvanlarda; tüberküloz, brusella, şarbon, ekinokok kisti ve tenya olmak üzere pek çok bulaşıcı hastalık bulunmaktadır. Bu hastalıkların bulaşma riskini en az indirmek için yapılan uyarıların dikkate alınması ve kurumların uyum içinde çalışmasının büyük önem arz ediyor. Kurban bayramında uygulanacak kuralları belirleyen 2024 Yılı Kurban Hizmetlerinin Uygulanmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yukarıda sayılan tüm iş ve işlemlerde tebliğin dikkate alınması sağlıklı ve huzurlu bir bayram için büyük önem arz etmektedir.

Sağlıklı Bir Kurban Dönemi İçin;

- Kurbanlıklar yalnızca resmi olarak belirlenen yerlerden (canlı hayvan borsası, hayvan toplama ve satış merkezi, hayvan pazarı, hayvan park ve panayırlarının yanı sıra illerde komisyonlarca alınan kararlar doğrultusunda belirlenen kurban satış yerleri ve özel kurban kesimi yapılacak işletmeler) satın alınmalıdır.

- Kurban olarak satın alınacak hayvanlar (sağlıklı, besili, veteriner sağlık raporu/hayvan pasaportu/nakil belgesi olan) Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenen koruyucu aşıları yapılmış ve TÜRKVET kayıt sisteminde kayıtlı olanlardan seçilmeli, bu konuda vatandaşlarımız ve alanda görev yapan veteriner hekimler ile diğer resmi görevlilerin dikkatli davranmalarını önemle bildiririz.

- Kurban satın alırken sağlıklı olup olmadığını anlamak için gerekirse alanda görevli veteriner hekimlerden yardım istenmelidir.

- Kesim resmi kurumlar tarafından izin verilen yerlerde yapılmalı, kesimleri belgeli kasaplar hayvan refahına uygun şekilde yapmalıdır. Kesimin düzenli yapılması ve karmaşanın önlenmesi için mutlaka randevulu sistemle kesim yapılmalı, kesimler bayramın bütün günlerine yayılmalıdır.

- Kesim öncesi ve sonrası veteriner hekim muayenesi yapılmalı, tüketime uygun olmayan kurbanlıklara ve etlere el konulmalıdır.

- Kesim sonrası hayvansal atıklar (kan, deri, iç organlar) gelişi güzel etrafa atılmamalıdır.

Türkiye’de kurban kesiminin önemli bir kısmı halen uygun olmayan alanlarda ve sokaklarda yapılmaktadır. Çevreye gelişi güzel atılan kurban atıkları sokak hayvanları (kedi, köpek) tarafından tüketilmekte, hayvanlardan insanlara geçen zoonotik hastalıklar açısından da büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Ayrıca kesim sonrası oluşan çevre kirliliği nedeniyle vektörlerde (sinek, pire, kene, fare vb.) artışlar olmakta ve kurban sonrası bu vektörlerin aracılık ettiği zoonotik hastalıklarda artış görülmektedir. Bu riskleri azaltmak için belediyelerin atık yönetimini çok dikkatli bir şekilde yapması önem arz etmektedir. Bu yıl havaların de çok sıcak geçmesi bulaşıcı hastalık riskini arttırmaktadır. Kesim sonrası iç organların hızla karkastan uzaklaştırılması bulaşmayı en aza indirgeyecektir.

Tüm bunlara ek olarak mevsimsel faktörler nedeniyle kene konusunda da dikkatli olunması gerekmektedir. Özellikle riskli bölgelerden gelen hayvanlar için daha dikkatli bir yaklaşım sergilenmelidir. Bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de zoonotik hastalıklar hala ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Bu nedenlerle ilgili olan tüm kurumların ortak hareket etmesi ve riski azaltması önemlidir.

Kesim sırasında hayvanların en az acı çekecek şekilde ehil kişilerce kesilmesi bayramın ruhuna uygun olacaktır. Çocuklarımızın kurban alanlarından uzak tutulması konunun uzmanları tarafından önemle önerilmektedir. Kurban satış ve kesim alanlarında görev yapan üreticilerin ve diğer vatandaşların insani ihtiyaçlarının karşılanması için temiz ve yeterli sayıda duş ve tuvalet gibi ihtiyaçların karşılanması da sağlık açısından gereklidir.

Kurban satış yerlerinde farklı coğrafi bölgelerden hayvanlar bir araya gelmektedir. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasına karşı önlem olarak satılamayan hayvanların geri dönüşlerine izin verilmemeli, üreticilerin elinde kalan hayvanlar Et ve Süt Kurumu tarafından değerinde satın alınmalıdır.

Tüm vatandaşlarımızın Kurban Bayramını kutlar, aileleriyle birlikte sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geçirmelerini dileriz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




TVHB BASIN AÇIKLAMASI

YASALAR ÖLDÜRMEZ, YAŞATIR, MESLEK YEMİNİMİZE BAĞLI KALACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ!

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın iş birliğinde Hayvanları Koruma Kanunu’na ilişkin yasa değişiklik tasarısı hazırlandığını, teklifin önümüzdeki haftalarda TBMM’ne geleceğini basından öğrenmiş bulunuyoruz.

Değişiklik taslağı hazırlanırken Türk Veteriner Hekimleri Birliği veya herhangi bir meslek odamızın görüşü alınmamıştır. Basındaki haberlerden edindiğimiz bilgilere göre; bu taslakla getirilenlerin daha önceki değişiklikler gibi sahadan ve bilimsellikten uzak, uygulanması mümkün olmayan, toplum vicdanını rahatsız eden değişiklikleri içerdiği ve ülkemize bu alanda bir 20 yıl daha kaybettireceği kaygısı taşımaktayız.

2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu öncesinde, sahipsiz hayvanlar maalesef insani olmayan yöntemlerle yok edilmekteydi. Ancak gelişen toplumsal bilinç ve itirazlar sonrası 5199 sayılı kanun çıkarılmış ve her türlü itlaf yasaklanmıştı. 5199’a göre yerel yönetimler geçici bakımevi kuracak, sahipsiz hayvanların tedavisi ve rehabilitasyonunu gerçekleştirerek, kısırlaştırıp, aşılayarak yaşadığı bölgeye geri bırakacaktı. Yani yerel yönetimler sahipsiz hayvanların sağlıklı yaşamaları ve refahlarını sağlamakla görevlendirildi. Ancak kanuna rağmen yerel yönetimler birkaçı dışında maalesef kanunda geçen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Seçimden seçime sahipsiz hayvanları hatırlayan yerel yönetimler sahipsiz hayvanlar için kaynak ayırmak yerine tüm yükü kurumlarda çalışan veteriner hekimlerin üzerine bırakmışlardır.

Sahipsiz hayvan popülasyonunun artmasının en büyük nedenlerinden biri yerel yönetimlere Hayvanları Koruma Kanununun herhangi bir cezai yaptırım getirmemesi olmuştur. Kanunun 2021 yılındaki revizyonu da cezasızlığı devam ettirmiş, “Geçici Madde 4 – (Ek:9/7/2021-7332/16 md.) Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.” hükmüne rağmen yerel yönetimlerce gereken adım atılmamıştır.

Özet olarak; kanun çıkarılmış, sorumluluk verilmiş ama denetim yapılmamış, bütçe ayrılmamış, kanununun gereğini yapmayanlara yaptırım uygulanmamıştır.

Gelinen noktada ise sahipsiz hayvanların popülasyonu artmış, her biri mahalle sakini olan sahipsiz hayvanlarımızın hayvan refahına uygun olmayan barınak adı altındaki yerlere toplatılması, kısırlaştırmanın maliyetli olacağı gerekçe gösterilerek hayvanların dişi-erkek olarak ayrılması, barınaklara toplanan hayvanların sahiplendirilmeye çalışılması, 30 gün sonra sahiplenilmeyenlerin ise ötanazi yapılarak öldürülmesi gündeme getirilmektedir. Bu düşüncenin 2004 yılı öncesi sokaklarda yapılan itlaflardan hiçbir farkı yoktur. Sahipsiz hayvanlar ile ilgili en çok gündeme getirilenlerden ve itlafa zemin hazırlamak için kullanılan argümanlardan biri de kuduz ve diğer hayvanlardan insanlara geçen zoonotik hastalıklardır. Oysa Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bilinenin aksine Kuduz kontrolü açısından, sahipsiz köpeklerin itlaf edilmelerine geniş ölçüde karşı çıkmaktadır.

Hipokrat’tan günümüze evrensel hekimliğin en önemli değerlerinden biri “önce zarar verme”, ilkesidir. “Yararlı olma” ilkesi ise hayvanların sağlık ve refahına verilecek zararın engellenmesi ve iyiliğin artırılması halidir. Ülkemiz veteriner hekimleri veteriner fakültelerinden insanlara, hayvanlara ve içinde yaşadığı doğaya duyarlı, toplumsal refah için çaba harcayan, meslek ahlakına sahip kişiler olarak yemin ederek mezun olurlar.

Tasarıda olduğu söylenen ötanazi işlemi, hayvanların tıbbi yöntemler yoluyla, hızlı, ağrısız ve acısız bir şekilde yaşamının sonlandırılması anlamına gelmektedir. Ötanazi, ölümle karşı karşıya kalınması halinde, acının ve ağrının kalıcı olduğu veya hafifletilemediği durumlarda tıbbi gerekçeler ile uygulanan bir yöntemdir. Veteriner hekimler aldıkları eğitim ve ettikleri meslek yemini gereği tedavi ile ötanaziyi mümkün olduğu kadar geciktirmek, hayvan refahını sağlamak için çaba harcarlar.

Ötanazi sadece veteriner hekimler tarafından uygulanabilir ve sağlıklı bir hayvana uygulandığında katliamdan başka bir anlam taşımaz. Sağlıklı hayvanların ötanazisi ve itlafı veteriner hekimler açısından da etik, insani ve vicdani değildir, evrensel hekimlik değerleri ile de bağdaşmamaktadır. Veteriner hekimler olarak bizler bu yasa çıksa da ötanazi yapmayacağız. Önerilen bu yöntem sanıldığının aksine maliyet açısından da avantajlı değildir. Hayvana ötanazi yapılmadan önce uygulanacak prosedürler ile birlikte kısırlaştırmadan daha maliyetli ve zorludur, sahipsiz hayvan popülasyonun kontrolüne yönelik aktif bir yöntem olarak da değerlendirilemez. Ayrıca iletişim çağında Türkiye Yüzyılında ülkemizin uluslararası kamuoyunda algısını olumsuz olarak etkileyecektir.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak sahipsiz hayvanların itlafına sebep olacak her türlü uygulamanın karşısında olduğumuzu, bu uygulamaların hayvan refahı açısından kabul edilemez olduğunu kamuoyu ile paylaşma zorunluluğu hissediyoruz. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH), evcilleştirilmiş bir tür olan köpeklerin topluma bağımlı olduğunu, sahipsiz oldukları durumlarda dahi sağlık ve refahlarını sağlamanın etik bir sorumluluk olduğunu hatırlatmaktadır.

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) sahipsiz hayvan popülasyonun kontrolünde “yakala, kısırlaştır, aşılat ve yaşadığı bölgeye geri bırak” yaklaşımının sahipsiz hayvanların üremesinin kontrol edilmesine yönelik bir yaklaşım sağladığını ama bununla birlikte daha önce birçok kez meslek örgütü olarak vurguladığımız önlemlerin de birlikte alınması gerektiğini ifade etmektedir.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve meslek odaları olarak çözüm önerilerimiz;

  • Büyükşehir Belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulmalıdır.
  • Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalıdır.
  • Geçici Bakımevi kapasitesini karşılar sayıda veteriner hekim, hayvan sağlığı yardımcı personeli ve işçi personel bulunmalıdır. Bu konuda standartlar oluşturulmalıdır. Geçici hayvan bakımevinde çalışan yardımcı personeller hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır.
  • İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır.
  • Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışların önüne geçilmeli, üretim yapılacaksa ilgili bakanlığın denetimi ve mutlaka veteriner hekimlerin denetimi ve onayıyla yapılmalıdır.
  • Sahipsiz kedi ve köpeklerin sokaktan sahiplenilmesi özendirilmeli, sahiplenilmesi halinde kimliklendirilmesi ile ilgili zorluklar ortadan kaldırılmalı, her yaştaki hayvan kimliklendirilebilmelidir.
  • Çevreye uyum gösteremeyen, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır.
  • Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmelidir.
  • Sokağa terkedilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
  • Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar denetim altına alınmalıdır.
  • Ayrıca, sahiplendirmenin özendirilmesi, devletin bu konuda destek vermesi, bireysel sahiplenmenin yanı sıra, ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır.
  • Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden yardım alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir.

Son sözümüz şudur ki, bu yasa tasarısı son halini almadan önce, uygarlığın ilk zamanlarından beri birlikte yaşadığımız kedi ve köpekler ile bütünleşik bir yaşamı en iyi bilen akademik meslek olarak görüşlerimizin alınması gerektiğini kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




İstanbul Veteriner Hekimler Odası'ndan 'katliam yasası'na ilişkin açıklama: 'Kabul etmiyoruz'

Kanunu 20 yıldır uygulamayan, bakımevi kurmayan, kısırlaştırma yapmayan, kadroları oluşturmayan yöneticilerin ve belediyelerin suçu masum sahipsiz hayvanların üzerine yıkılamaz.

"Katliam yasası" olarak adlandırılan Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 30 Temmuz'da TBMM'de kabul edilerek yasalaştı. İstanbul Veteriner Hekimler Odası bu değişikliğin çözümü değil çözümsüzlüğü beraberinde getirdiğine işaret ederek uyarı ve çözüm önerilerini içeren açıklamasını kamuoyuna sundu. Kanundaki son değişikliklerin ne getirdiği ve 14 maddeli çözüm önerisinin sunulduğu açıklama şöyle:

KANUNDAKİ SON DEĞİŞİKLİKLER NE GETİRİYOR?

Bilindiği üzere 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 2004 yılında yasalaştı. Kanun “yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” üzerine kurulmuştu. Hiçbir şekilde ötanazi, öldürme içermiyordu. Bu kanuna göre 2021 yılına kadar hayvanlar “mal” kategorisinde değerlendiriliyordu. Yani hayvanlara kötü muamele edenlere, öldürenlere Kabahatler Kanunu çerçevesinde para cezası veriliyordu. 2021 yılında Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikle hayvanlara yapılan bu tür eylemler Ceza Kanunu kapsamına alındı. Bu değişiklikle hayvanlara karşı işlenen suçlarda verilen cezalar her ne kadar tatmin edici olmasa da en azından hayvanların “mal” sınıfından çıkarılarak “can” sınıfında değerlendirilmesi büyük önem arz ediyordu. 2021 yılında kanunda yapılan değişikliğin cezalar bazında daha iyiye götürülmesi gerekirken bilhassa 2022 yılından itibaren bazı çevrelerce köpürtülerek sahipsiz köpeklerin barınaklara, bakımevlerine toplanması ve öldürülmesi yönünde yoğun kampanyalar yapıldı. Fakat bir sorun vardı 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu buna izin vermiyordu. Aynı çevreler "Bunun yapılması için Hayvanları Koruma Kanunu değiştirilsin" demeye başladılar. Şimdilik amaçladıkları bu değişikliği yapmayı başardılar.

Tarım ve Orman Bakanlığı sahipsiz köpek sayısının yaklaşık 4 milyon olduğunu beyan etti. Aslında bu beyan hiçbir bilimsel çalışmaya dayanmıyordu. Sadece bakanlığın bir tahmininden ibaretti. Bakanlık 4 milyon derken farklı kamu kurumları daha düşük sayılar bildirdiler.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişikliklerin 30.07.2024'te TBMM’de 275 Evet oyuyla kabul edilmesinden sonra ortaya bir sürü sorun çıktı. En önemlisi kanunun hayvanları koruma amacı tamamen bazı belediyelerin ve yöneticilerin keyfine bırakıldı. “Yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” üzerine kurulu olan kanun, son değişiklikle, sahipsiz köpeklerin “hepsini barınaklara-bakımevlerine topla, orada bir şekilde nasıl olsa ölürler” haline getirildi. Her ne kadar kanuna doğrudan yazılmasa da Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda yer alan ötanazi maddesine atıf yapılarak, bazı hayvan düşmanı belediye ve yöneticilerine sözde kanuna dayanarak öldürmek için kapı açılmış oldu. İşin ilginç tarafı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda yer alan ötanazi tanımı da “Hayvanlara ötanazi yapmak yasaktır” diye başlamaktadır. Aslında kanun değişikliğinin hayvanları korumak gibi bir derdi olmadığı, çeşitli çelişkiler içerdiği görülmektedir.

Örneğin kanun, büyükşehir belediyelerine, il belediyelerine ve nüfusu 25 bini aşan belediyelere, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kurmasını emretmekte ve bunun için belediyelere 31.12.2028 tarihine kadar süre vermekte öte yandan sahipsiz köpeklerin hemen toplanması hükmünü içermektedir. Ayrıca kanunu uygulamayan belediye yetkililerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Şu anda bakımevi kurma zorunluluğu olan belediyelerin üçte ikisinde bakımevi yokken ve olan belediye bakımevlerinin kapasitesi toplam 103 bin iken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın beyanına göre kalan üç milyon dokuz yüz bin köpeğin nereye hangi bakımevine konacağı da tam bir muammadır. Dahası, kanun değişikliğine göre hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan nüfusu yirmi beş binin altında olan belediyeler ile il özel idareleri, sorumluluk alanındaki hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürecektir. Hangi bakımevi?

Yine son yasa değişikliğine göre,

Belediyeler, 31.12.2028'e kadar hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanacak.

Sahipsiz hayvanlar ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülecek, rehabilite edilen köpekler sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak. Doğru ve güncel veri sağlanabilmesi amacıyla hayvan bakımevlerine alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek.

Belediyeler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk eden veya bakımevinde barındırılan hayvanı bakımevi dışında bir yere bırakanlara ise hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek.

Hayvanını terk eden sahibine ise hayvan başına 60 bin lira idari para cezası verilecek.

Ayrıca 2021 yılında Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikle kedi ve köpek sahiplerinin 31.12.2022 tarihine kadar hayvanlarını mikroçip ile kayıt alına aldırması gerekiyordu. Kanunda yapılan son değişiklikle bu süre 31.12.2025 tarihine kadar tekrar uzatıldı.

ÇÖZÜM

Öncelikle sahipsiz hayvanların sokaklardan toplanarak barınaklara-bakımevlerine alınması bir çözüm değil değişik bir öldürme yöntemidir. Bunu kabul etmiyoruz. Hayvanları Koruma Kanununun ruhuna uygun olan “yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” ilkesine geri dönülmelidir. Kanunu 20 yıldır uygulamayan, bakımevi kurmayan, kısırlaştırma yapmayan, kadroları oluşturmayan yöneticilerin ve belediyelerin suçu masum sahipsiz hayvanların üzerine yıkılamaz. Daha önce de Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Odaları olarak beyan ettiğimiz öneriler uygulandığında en geç 2 yıl içerisinde bahsedilen sorun ortadan kalkacaktır:

  • Sorun yapısaldır. Belediyelerin hayvan sağlığı ve toplum sağlığını koruması ve sosyal belediyecilik amacıyla hayvanlara da dokunabilmesi için Büyükşehir Belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulması 5199 sayılı kanun ile zorunlu olmalıdır.
  • Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalıdır. Geçici hayvan bakımevlerinin standartları belirlenmeli, çalışan yardımcı personel hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır.
  • Belediyelerin en kısa süre içerisinde yeterli kapasitede bakımevi kurması sağlanmalıdır. Bakımevi kuramayan belediyeler için, eğer belediyenin uygun arazisi yoksa ilgili kurumlar eliyle arazi verilmeli, TOKİ vasıtasıyla hayvan bakımevi yapılmalı ve daha sonrasında ilgili belediyelerin İller Bankası ödeneklerinden kesilmelidir.
  • İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır.
  • Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışlar yasaklanmalı, ağır yaptırımlar getirilmelidir.
  • Sokaktan sahiplenme özendirilmeli, hayvanların her yaşta kimliklendirilmesi ile ilgili olarak süreyi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirleyebileceği konusunda 5199 sayılı kanuna madde eklenmelidir.
  • Çevreye uyum sağlayamayan, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır.
  • Sokağa terk edilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
  • Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar kayıt altına alınmalı ve kısırlaştırma çalışmalarına öncelikle bu alanlardan başlanmalıdır.
  • Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmeli, sahiplendirme özendirilmeli ve teşvik edilmeli, bireysel sahiplenmenin yanı sıra ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır.
  • Hayvan refahı fonu oluşturularak bütçenin sadece bu amaçla kullanılması sağlanmalıdır.
  • Toplumsal bilincin artırılması için her yaş grubuna yönelik eğitim çalışmaları yapılmalı, kamu spotları ile farkındalık artırılmalıdır.
  • Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden destek alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir.
  • Yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerin evrensel bilim ve etik kurallarına göre karar verebilmeleri için çalışma koşullarının ve iş güvencesinin sağlanacağı gerekli tedbirler kanuna eklenmelidir.

Gerçekleştirilmesi hiç de zor olmayan bu önerilerimiz hayata geçirilip etkili bir şekilde uygulandığında sahipsiz sokak hayvanı sorunu kalıcı bir çözüme kavuşabilecektir.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




Kuduz Basın Açıklaması

Yazılı basında çıkan haberler

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




TVHB-Odalar Şiddete Karşı Ortak Açıklama

Sağlık sınıfı olduğu halde, hakları verilmeyen veteriner hekimler, bir kez daha şiddetle karşı karşıya kaldı.

Hayvan sağlığının ve halk sağlığının korunması için çalışırken, aynı zamanda “yetiştiriciyi destekleyip kamu yararını koruma görevi” gibi büyük sorumlulukları olan meslektaşlarımızın can güvenliğinin sağlanmamasının yanında, suçu işleyenler de Sağlıkta Şiddet Yasası kapsamında yargılanmıyorlar.

Tarsim görevi sırasında, sahte olduğunu düşündüğü kulak küpesi (çiftlik hayvanlarında kimliklendirme materyali) ile işlem yapmayı reddeden meslektaşımız Veteriner Hekim Ali Acemi yetiştirici tarafından darp edilmiş, elinden zorla telefonu alınarak yağmalanmıştır. Sağlıkta ve veteriner hekimlikte giderek artan şiddete dikkat çekmek için gerçekleştirdiğimiz 21 Ağustos’taki grevimizin ardından aynı olayın yaşanması haklılığımızı bir kez daha ortaya koydu.

Bu şiddeti normalleştirmiyor, kabul etmiyoruz.

Meslektaşımıza yapılan şiddeti kınıyor ve mesleğimize yönelik olarak giderek artan bu şiddeti görmezden gelenlerin de bu saldırıda sorumluluğu olduğunu kamuoyuyla bir kez daha paylaşıyoruz.

Meslektaşımızın hukuk mücadelesinde yanında olacağımızı ifade ediyor, geçmiş olsun diyoruz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




TVHB-Odalar Şiddete Karşı Ortak Açıklama

Veteriner Hekimler Sağlık Çalışanıdır.

Veteriner Hekimler Sağlıkta Şiddet Yasası Kapsamına Acil Olarak Alınmalıdır.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




Veteriner Fakültesi Öğrencilerine Destek

Basına ve Kamuoyuna

İÜ CERRAHPAŞA VETERİNER FAKÜLTESİNDE EĞİTİM DURMAMALI

ÖĞRENCİLER MAĞDUR EDİLMEMELİDİR!

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Avcılar Kampüsü’nde yer alan ve Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi olarak hizmet veren binanın, deprem riski nedeniyle boşaltılmasına karar verildi. Başka bir alternatif sunulmadan tahliye kararının verilmesi, uygulamalı eğitimin ortadan kalkması anlamına geliyor.

Hekimlik eğitimi bütün süreçleriyle birlikte akademik ve bilimsel bir bütünlük taşır. Veteriner hekimler hayvan sağlığı ve refahının yanında koruyucu hekimlik boyutuyla halk sağlığında da etkin rol oynarlar. Hekimlik eğitiminin önemli bir bölümü laboratuvar uygulamaları ve hastaya yaklaşım gerektiren staj sürecini kapsar.

Pandemi boyunca bu süreç sekteye uğramış, öğrencilerimiz nitelikli eğitim alma hakkından yoksun kalmışlardır. Ayrıca İ.Ü. Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi’nde 4-5 yıldır yapısal sorunlar nedeniyle eğitim zaten durma noktasına gelmiştir. İstanbul’da 26 Eylül 2019’da yaşanan deprem sonrası Avcılar kampüsü içerisinde yer alan Veteriner Fakültesi binaları hasar görmüştür. Yapılan incelemeler sonrası dekanlık da dahil olmak üzere, ana binaların tümü ağır hasarlı bulunup boşaltılmış, büyük kısmı geçici olarak Büyükçekmece yerleşkesine taşınmıştır. Hastane binalarının ise hafif hasarlı olduğu belirtilmiş, güçlendirme ve prefabrik eklemeler yapılarak eski yerinde hizmete devam etmesine karar verilmiştir. Bu parçalı ve yetersiz koşullarda yapılan uygulamalı mesleki eğitim gerek akademisyenler gerekse öğrenciler için oldukça zorlu olmuştur.

Son olarak 26 Şubat’ta hastane binalarının da boşaltılması kararı ile birlikte, alternatif bir çözüm bulunmadan hekimlik eğitiminin en temel unsuru olan hastayı görerek uygulama yapma olanağı da tamamen ortadan kalkmıştır.

Bu durum ileride telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Şöyle ki;

  • Veteriner hekim olarak mezun olacak öğrencilerin uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle aldığı eğitimin niteliği tartışılır hale gelecek,
  • Büyük bir kazanım olan akreditasyon hakkı riske girecek ve akredite fakülteden mezun olma hakkı kaybedilecektir,
  • Bütün bu olanlar hali hazırda eğitim gören öğrencilerimizin mesleğe ve geleceğe dair umutlarını kırmakta, moral motivasyonlarını olumsuz etkilemektedir.

Avcılar kampüsünde bulunan ve birebir aynı süreci yaşayan İşletme Fakültesi’nin yeni binası bir buçuk yıl içinde tamamlanıp teslim edilmiş, Mühendislik Fakültesi binaları büyük oranda bitirilmişken, 4-5 yıldır Veteriner Fakültesi’nin inşaatına bile başlanmamış olması kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizde veteriner hekimlik eğitiminin ilk adımlarının atıldığı ve mesleğimizin tarihsel sürecinde çok önemli bir yere sahip olan fakültemizin adeta gözden çıkarıldığını düşündüren bu duruma acilen son verilmelidir.

Eğitim öğretim yılının bitmesine 3 ay kalmış olması göz önünde bulundurularak, gerekirse tahliye kararı yeniden gözden geçirilmelidir.

Zaman geçirilmeden klinik bilimlerin hasta karşılayarak uygulamalı eğitim vermesi için alternatif çözümler yaratılmalı, yapımı uzun zamandır devam eden çelik konstrüksiyon yapılı hayvan hastanesi bitirilerek hizmete açılmalıdır. Öğrencilerin daha fazla mağdur olmaması ve üniversitelerinden güzel anılarla ayrılması için tüm imkanlar seferber edilmelidir.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




İsrail Konsolosluğu Önünde Yapılan Basın Açıklamasına Katıldık.

18 Ekim Çarşamba günü 19:00’da, içerisinde yer aldığımız İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu (İMOK) tarafından; İsrail’in işlediği savaş suçunu, sivil yerleşim yerleri ve hastaneleri hedef alınmasını protesto etmek için İsrail Konsolosluğu önünde yapılan basın açıklamasına katıldık. Binlerce kişinin katıldığı ve saatler süren eylemde, İsrail’in saldırgan tutumuna ve ABD’ye karşı gösterilen büyük tepki sloganlara yansıdı. Savaşın sonlandırılması, ilşkilerin kesilmesi ve İsrail mallarının boykot edilmesini içeren taleplerin dile getirildiği eylemde ortak basın açıklaması okundu.

Savaş bir insanlık suçudur. Zenginler için fırsat yoksullar ve mazlum halklar için ise açlık sefalet ve ölümdür. İklim krizi, çevre kirliliği, kadın hakları ve açlık, yoksulluk ve gıda maddelerine ulaşma hakkı diyen modern batı iki yüzlüdür. Öyle olmasa doğayı ve yaşamı yok etme pahasına, savaş sanayiine devasa kaynaklar ayırmaz ve milyarlarca doların heba edildiği savaşların içinde yer almazlar.

Ekonomik bilimsel teknolojik ve askeri gücü elinde bulunduran emperyalistler, bu avantajını yoksul ve azgelişmiş ülkelerin, insani ve doğal kaynaklarını sömürmek için kullanmaktadır. Bunları yapamadığında ya da yetersiz bulduğunda, o ülkelerin topraklarını işgal etmekten ve halklarını katletmekten geri durmamaktadır.

İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. İsrail’in on yıllardır Filistin topraklarını işgali, uyguladığı terör ve katliamları bunun en sıcak örneğidir.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU