4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü Etkinliği

4 Nisan Sokak Hayvanları Günü, daha doğru bir ifadeyle Sahipsiz Hayvanlar Günü; toplumsal farkındalığı arttırmak, sorumlular tarafından gerekli adımların atılmasını tekrar gündeme getirmek için büyük önem taşımaktadır.

Ülkemizde giderek büyüyen ve toplumsal kutuplaşmaya neden olan bu sorunun bilimsel temelde ve yaşam hakkı gözetilerek çözüme kavuşturulması; konunun uzmanı veteriner hekimlerin etrafında tüm tarafların bir araya gelmesi ve ortak bir planlama yapılmasıyla mümkün olabilir.

Ekonomik, sosyal ve siyasal her türlü istismarın önüne geçilmesi ve sahipsiz hayvan sorununun gerçek anlamda sahiplenilmesi gerekmektedir.

04.04.2024 Dünya Sokak Hayvanları Günü’nde; sahipsiz hayvanların refahına ve popülasyon kontrolüne yönelik çözüm önerilerini ve veteriner hekimlerin bu kapsamdaki rolünü vurgulayan basın açıklaması Kadıköy Belediyesi Hayvan Bakımevi önünde yapıldı.

Yerel seçimlerin ardından toplumun gündemine oturmuş olan bu sorunla ilgili, sorumluların dikkatini çekmek ve gerekli adımların atılmasını istemek için yaptığımız basın açıklamasının önemli olduğunu düşünüyoruz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU


Basın Açıklması






28 Eylül Dünya Kuduz Günü

Kuduz, tüm dünyayı derinden etkileyen zoonoz hastalıkların başında gelen eski bir hastalıktır.

Her yıl tüm dünya çapında ve ülkemizde bu hastalıktan insanlar ve de hayvanlar ölmektedir.

Dünya bu hastalıkla baş etmek için tüm imkanlara sahip olmasına rağmen, özellikle Asya ve Afrika kıtalarında yetersiz kalınmakta, Kuduz'a bağlı ölümlerin önüne geçilememektedir.

28 Eylül 2007 yılından bu yana 16. yılı kutlanacak olan DÜNYA KUDUZ GÜNÜ'nün bu yıl, Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen konsepti, "KUDUZ; TEK SAĞLIK, SIFIR ÖLÜM" olarak belirlenmiştir. Tüm dünyayı kapsayacak olan iddialı stratejik bir planla '2030 yılına kadar hayvan kaynaklı kuduz ölümlerinin sıfıra indirilmesi' kararına varılmıştır.

Ülkemizde beraber yaşadığımız, hayatımızı ve ortak çevremizi paylaştığımız dostlarımıza yılda sadece bir defa yapılacak olan Kuduz Aşılması ile hem insanlar hem de bakmakla yükümlü olduğumuz hayvanların hayatlarını kurtarabilir, tüm dünyada bu hastalığın ortadan kaldırılmasını hep birlikte başarabiliriz.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU



Dünya Kuduz Günü Basın Açıklaması

Kuduz, bilinen en eski zoonoz (hayvanlardan insanlara geçebilen) hastalıkların başında gelmektedir. Her yıl tüm dünyada ve ülkemizde kuduz nedeniyle insanlar ve de hayvanlar ölmektedir. Bu hastalıkla baş edebilmek için bütün imkanlara sahip olunmasına rağmen, özellikle Asya ve Afrika ülkelerinde alınan önlemler yetersiz kalmakta, Kuduz vakalarının önüne geçilememektedir.

28 Eylül 2007’den bu yana 17. yılı kutlanacak olan DÜNYA KUDUZ GÜNÜ'nün bu yıl, Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen teması; "HEPİMİZ BİRİMİZ, BİRİMİZ BÜTÜN SAĞLIK İÇİN" olarak açıklanmıştır. Kuduz olan insan ya da hayvanın, atak bir şekilde çevresine saldırarak hastalığı yayması ve dramatik bir şekilde ölmesi, kuduzu diğer zoonozlardan ayrı olarak değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle tek kuduz vakası engellenemediğinde hiç kimsenin sağlığı güvende olmaz gerçeğinin altı çizilmektedir. Ayrıca “sağlığın seçilmiş birkaç kişinin değil, herkesin hakkı olduğu” vurgulanmaktadır.

Pandemi ile zoonoz hastalıkların önlenebilmesi adına duyarlılığın arttığı bir dönemde, kuduz kontrol programları ve TEK SAĞLIK anlayışının uygulanabilir hale gelmesi için gerekli adımların atılması bir zorunluluktur.

Yapılan çalışmalarda kuduza neden olan hayvanların oranları; köpek yüzde 91, kedi yüzde 2, diğer evcil hayvanlar yüzde 3, yarasa yüzde 2, diğer vahşi hayvanlar ise yüzde 1 olarak belirlenmiştir. Dünyadaki köpek popülasyonunun en az yüzde 70’inin aşılanmasıyla insanlarda Kuduz hastalığına bağlı ölümlerin ortadan kaldırılabilir olduğuna dönük bilimsel veriler mevcuttur. Koruyucu hekimlik uygulamaları ile kuduzun bütünüyle önlenebilir ve tedaviden çok daha kolay ve ekonomik olduğu bilinmektedir.

Türkiye’de her yıl 250.000 civarında kuduz riskli temas kaydedilmektedir. Bugünün dünyasında kuduz hastalığından yılda 60.000 kişinin ölüyor olması insanlık adına büyük bir utançtır. Ülkemizde yaygın bir şekilde görülen kuduzdan son aylarda iki insanın ölümü bu acıyı ve üzüntümüzü daha da büyütmektedir. Beraber yaşadığımız, hayatı ve doğayı paylaştığımız dostlarımıza yılda sadece bir defa Aşı yapılarak, hem insanlar hem de hayvanların hayatlarını kurtarmayı başarabiliriz.

Ülkemizde bunu başarabilmek için; bir an önce özerk Veteriner Teşkilatlarının yeniden kurulması ve etkin bir şekilde çalışabilmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca tüm zoonoz hastalıklarda olduğu gibi kuduzda da bütün riskleri alarak ilk bariyer olan veteriner hekimlik mesleğine gereken önem verilmeli ve kamuda veteriner hekim otoritesi güçlendirilmelidir.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU




4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü

4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü için bu yıl “Büyük veya Küçük, Hepsini Sevin” teması seçilmiştir.

Doğanın tahribi ve ekosisteme verilen zararlar ile yaban hayvanlarının yaşam alanlarının sınırsız bir biçimde yok edilmesi günümüzün en temel sorunudur. Sayısız faktörle birbirine bağlı olan doğal dengenin bozulması ile bitki ve hayvan bütün canlı türleri azalmakta, yok olan her canlı türü diğer türlerin de yaşam dengesini bozarak yok oluşu hızlandırmaktadır. “Büyük veya Küçük Hepsini Sevin” teması bu bütünselliğe vurgu yönüyle de anlamlı olmuştur.

Bir taraftan küresel çapta hayvanlara eziyet ve hayvan refahı ihlalleri devam etmektedir. Diğer taraftan ekonomik değeri olan hayvanların üretimi ve kesimine kadar olan süreçte yaşanan refah ihlalleri, giderek ev ve sahipsiz hayvanlar için eziyet ve kötü muamelele artarak devam etmektedir. Dünya genelinde geleneksel etkinliklerde hayvanlara yapılan eziyetlerin önüne geçilememektedir.

Ülkemizde Hayvanları Koruma Kanununda yapılan bazı değişikliklere rağmen uygulamada dikkate değer bir farklılık sağlanamamıştır. 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü uluslararası düzeyde çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Ancak yaşanan ihlaller yılda sadece bir gün değil, senenin her günü gerçekleşmektedir. Bu nedenle hayvanlar da senenin bir günü değil, her günü eziyet ve kötü muameleye karşı korunmalıdır. Uzmanlar, hayvana eziyet ve şiddet olan yerde, insana eziyet ve şiddetin varlığının bilimsel olarak kanıtlandığını ifade etmektedir. Suçla mücadelenin ilk basamağının, hayvanlara yönelik her türlü şiddetin durdurulması olduğuna dikkat çekmektedir. Hayvanlara karşı şiddetin engellenmesi için gereken adımlar kararlılıkla atılmalıdır.

Sahipsiz hayvanların popülasyon kontrolünün sağlanması için en insancıl seçenek kısırlaştırılmalarıdır. Sahipsiz hayvanların sağlığı ve refahının korunması yetkisi 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Yerel Yönetimlere-Belediyelere verilmiştir. Ülkemizde sahipsiz hayvanlar konusunda yapılan çalışmalar beklenen ve istenen sonucu ortaya çıkarmamaktadır. Bu konuda sorumluluk verilen yerel yönetimlerde başta yapısal sorunlar olmak üzere veteriner hekim ve diğer personel sayıları açısından ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Merkezi yönetim yeterli katkıda bulunmamakta bütün sorumluluk yerel yönetimlere bırakılmaktadır. Ancak belediyeler de bu karmaşık ve zor sistemde ciddi bir yönetim kriziyle başa çıkmaya çalışmaktadır. Bu durumdan en fazla sahipsiz hayvanlar etkilenmekte, refah düzeyleri giderek kötüleşmektedir. Belediye Kanunu’nda 2006 yılında yapılan norm kadro değişiklikleriyle, sahipsiz hayvan sağlığı ile ilgili çalışmalar yapan Veteriner İşleri Müdürlükleri kapatıldığı için, veteriner hekimler, Zabıta Müdürlüğü, Temizlik İşleri Müdürlüğü vb. birimlere bağlı olarak çalışmaktadırlar. Veteriner hekimlerin hem sahipsiz hayvanların sağlığı ve refahı hem de halk ve çevre sağlığı adına yaptığı görevler dolayısıyla belediyelerdeki istihdam sayısının artırılması, norm kadro sorunlarının çözülmesi ve vakit kaybetmeden büyükşehir belediyelerinde Veteriner Hizmetleri Daire Başkanlığı, diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlükleri’nin yeniden kurulması sağlanmalıdır. Aksi durumda yıllar geçtikçe sahipsiz hayvanların yaşadığı sorunlar katlanarak karşımıza çıkacaktır.

Toplumun bilinçlendirilmesi için okullardan başlayan gerekli adımlar atılmalı, Avrupa ve ABD’de birçok ilkokulda olduğu gibi ülkemizde de “Hayvan Sevgisi dersi” müfredata konulmalı, hayvanları koruma amaçlı daha etkin ve caydırıcı önlemler alınmalıdır.

İVHO olarak hayvanlara yaklaşımı ve korku kaynaklı, hayvan refahı ihlallerinin önlenmesi ve hayvan sevgisine katkıda bulunacağına inandığımız çocuk boyama kitaplarımız bu yıl da okullarda dağıtılmaktadır.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU





16 Ekim Dünya Gıda Günü

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2023 Yılı 16 Ekim Dünya Gıda Günü temasını; “Su Hayattır, Su Gıdadır. Kimseyi Geride Bırakmayın” olarak belirlemiştir. Belirlenen tema ile suyun yaşam için ne kadar önemli olduğu ve gıdamızın temeli olan suyun kritik rolünün vurgulanması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda hızlı nüfus artışı ve kentleşme, ekonomik gelişme ve iklim değişikliğinin su varlığını tehdit etmesi nedeniyle mevcut kaynakları akıllıca yönetmenin önemi konusunda küresel farkındalığı artırmayı hedeflemektedir.

Ortaya konan kampanya ile; hükümetler, özel sektör, üniversiteler, sivil toplumu ve gençler de dahil olmak üzere tüm sektörler daha az suyla daha fazla gıda ve diğer temel tarım ürünlerini üretmenin yollarını araştırmaya, aynı zamanda toprak ve su sistemlerini restore etmeye ve suya eşit erişimi sağlamaya ve kimseyi geride bırakmamaya çağrılmaktadır.

Belirlenen tema çerçevesinde FAO tarafından kamuoyunun dikkatini çekmek için bazı bilgiler paylaşıldı;

  • Her yıl tüketicilere sunulan tüm gıdanın %17’sine tekabül eden 1 milyon ton gıda, israf ediliyor. Gıda israfının yanında su gibi önemli kaynaklar da israf edilmiş oluyor.
  • Tükettiğimiz gıdaların %95’i karada üretiliyor ve üretimi toprak ve suyla başlıyor.
  • Tarım, dünya genelindeki tatlı su kullanımının %72’sinden sorumlu. Tatlı suyun %16’sı sanayide, %12’si ise belediyeler tarafından haneler ve hizmetler için kullanılıyor.
  • Dünyada su stresi çeken ülkelerde 2,4 milyar insan yaşıyor. Dünya nüfusunun %10’u ise, ileri düzeyde ve kritik su stresi koşullarının söz konusu olduğu ülkelerde yaşıyor.
  • Tarıma yönelik küresel su talebinin 2050 itibariyle %35 artacağı öngörülüyor.
  • Dünyadaki atık suların %80’i, işlenmeden çevreye bırakılıyor.
  • 2001 – 2018 yılları arasındaki felaketlerin %74’ü, suyla ilişkiliydi. Bu felaketler 700 milyar dolarlık ekonomik hasara neden oldu.
  • 2000 yılından bu yana sellerle ilişkili felaketler %134 arttı. Kuraklık süresi ve sayısı ise %29 arttı.
  • Tüm ekosistemler arasında biyolojik çeşitliliğin en fazla olduğu yerler olan bataklıklar, ormanlara kıyasla 3 kat hızlı kayboluyor. Bu alanların %85’i son 300 yılda kaybedildi.
  • Küresel ısınmanın 2 santigrat dereceye kıyasla 1,5 santigrat derece ile sınırlanması, su kaynaklarını olumlu etkileyecek ve iklim değişikliğinin tetiklediği su stresini azaltacak.
  • Dünya genelinde 600 milyon insan kısmen de olsa, yaşamak için su sistemlerine ihtiyaç duyuyor.

İçme suyu başta olmak üzere; sanayi ve evsel atıkların gerekli arıtma işlemine tabi tutulmadan akarsu, deniz veya göllere deşarjı, vahşi madencilik ile toprak, orman ve yeraltı su kaynakları büyük zarar görmektedir. İklim değişikliği veya insan eliyle ormanların yok edilmesine bağlı iklim değişiklikleri, genel veya bölgesel kuraklıklar olumsuz faktörler arasında sayılmalıdır. Ayrıca bilinçsiz yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetleride bu tabloda önemli bir yer tutmaktadır.

İnsanlar sağlıklı ve nitelikli bir yaşam sürdürebilmek için yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya her zaman ihtiyaç duymaktadırlar. Tüm dünyada insanların yaşamak ve bedensel gelişimlerini tamamlamak için yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşmaları temel bir hak olarak kabul edilmektedir.

Gıda güvenliği çerçevesinde, çiftlikten sofraya kadar ürünün her süreçte kontrol ve denetiminin insan sağlığı açısından büyük önem taşıdığı uzmanlar tarafından sıkça vurgulanmaktadır. Her öğünde sofralarda dört ana besin grubundan süt, et-yumurta, ekmek-tahıl, sebze-meyve bulunmasına özen gösterilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Bu noktada veteriner hekimlik mesleği öne çıkmakta, üstlendiği kritik rol giderek daha iyi anlaşılmakta ve tüm dünyada kabul görmektedir.

FAO’ya göre yapılan çalışmalarla ilerleme kaydedilmiş olsa da, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 823 milyonun kişi açlıkla karşı karşıyadır. Dünyada her dokuz kişiden birisi açlıkla mücadele etmekte ve 3 milyardan fazla insan, neredeyse toplam nüfusun %40’ı sağlıklı beslenememektedir.

Dünyada gıda kaynaklarının yeterli olmasına karşılık; gıdanın dağılımında eşitsizlikler ve tüketim sistemine bağlı israf, varolan sorunların en önemli nedenleri arasındadır.

FAO’nun stratejik planlarına göre dünya nüfus artışı göz önüne alındığında mevcut tarımsal üretimin %70’e yakın artırılması gerektiği belirtilmektedir.

Bu doğrultuda, tarımsal gıda üretiminin teşvik edilmesi, devletler arasında ekonomik ve teknik işbirliğinin sağlanması, kırsal kesimde yaşayan halkın yaşam koşullarını iyileştirmeye öncelik veren programlar geliştirilmesi, tüm dünyada gıda sorununa yönelik toplum bilincinin artırılması ve açlık, yetersiz beslenme ve yoksullukla mücadelede ulusal ve uluslararası dayanışmanın güçlendirilmesi gerekmektedir.

Tarımsal üretim için elzem olan toprak, su, hava ve iklime en büyük zararı veren insanın bizzat kendisidir. Uluslararası düzeyde güçlünün zayıfı ezdiği ve sömürdüğü, daha fazla zenginleşmek için doğal kaynaklarını pervasızca yok ettiği, bilim ve teknolojiyi tekeline almış olan uluslararası sermayenin her şeye hükmettiği, insanlığa savaş, açlık, kan ve gözyaşından başka verecek bir şeyi olmayan bir dünya sisteminin değişmesi koşuluyla…

Açlığın Olmadığı Bir Dünya Mümkün!

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU





3 Kasım Dünya Tek Sağlık Günü

Yaşanan Covid-19 pandemisi, sağlık meslek gruplarının ortak çalışmasını ve Tek Sağlık kavramının tam olarak hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.

İnsan, hayvan ve çevrenin sürekli etkileşim içerisinde olması ve insanların hayvansal ürünlerden yararlanması, insan hekimliği ve veteriner hekimliğinin halk sağlığı adına birlikte çalışma gerekliliğini göstermiş ve “Tek Sağlık” yaklaşımını ortaya çıkarmıştır. Hayvanlardan insanlara, insanlardan hayvanlara geçen hastalıkları tanımlayan zoonoz hastalık terimi dünyada ilk defa 1855 yılında Prof. Dr. Rudolf L.K Wirchow tarafından kullanılmıştır. Günümüzde 200’den fazla zoonoz hastalık bildirilmiştir. Covid-19, Sars, Mers, Kuduz, Lyme ve Kırım Kongo Kanamalı ateşi bunlardan sadece birkaçıdır. İnsan sağlığını tehdit eden salgın hastalıkların %75’inden fazlası zoonotik kökenlidir. Ayrıca gıda kaynaklı hastalıkların %90’ından fazlasının hayvansal gıdalardan kaynaklandığı dikkate alındığında küresel nüfusun hızla artması sonucu hayvansal gıdalara duyulan ihtiyacın artması ve gıda ticaretleriyle birlikte zoonoz hastalık risklerini daha fazla gündeme getirmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü “Tek Sağlık” yaklaşımının pandemilere karşı önemine vurgu yaparak bu konuda insan hekimliği ve veteriner hekimliğinin birlikte çalışması gerekliliğini benimsemiştir. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi tıbbın farklı iki disiplini olan insan hekimliği ve veteriner hekimliğin iş birliğinin gerekliliğini bir kez daha bizlere göstermiştir. Bütün dünyada bu iki disiplin pandemiyi alt etmek için insan sağlığı adına çalışmalarına birlikte başlamışlardır. Ülkemizde de bu konuda Veteriner Hekimler, Bilim Kurullarında, virüsün izolasyonunda, aşı ve tedavi araştırmalarında bilgi birikimlerini insanlık adına ortaya koymakta, beşeri hekimlerimizle birlikte çalışmalarına devam etmektedir. Pandemi döneminde dahi veteriner hekimlerin insan sağlığı adına yaptığı bu katkılar görmezden gelinerek Veteriner Halk Sağlığının öneminin tam olarak kavranamadığını gözler önüne sermektedir.

Covid-19 pandemisinin küresel bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda durduğu bu günlerde koruyucu hekimliğin önemi anlamında alınması gereken dersler olduğu ve çok önemli konulara dikkat çektiği açıktır. Sağlık hizmetinin sadece insan hastalıklarının tedavisi olarak düşünülemeyeceğini, sağlık alanında yapılacak tüm sağlık uygulamalarını kapsadığını, koruyucu sağlık hizmetlerinin tedaviden daha ucuz ve önemli olduğunu, sağlık hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunu ve ticarileşemeyeceğini, sağlık için Veteriner Hekimlik gibi tüm sağlık mesleklerinin de multidisipliner bir anlayışla çalışması gerektiğini tekrar ortaya çıkarmıştır.

Genel sağlığı korumak adına, kapatılan Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüleri yeniden açılmalı, var olanlar desteklenmeli ve yapıları güçlendirilmelidir. Sağlık Bakanlığında Veteriner Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü kurulmalıdır. 1985 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeyken kapatılan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatları halen yürürlükte olan Cenevre Antlaşmasına uygun olarak özerk bir yapıda yeniden kurulmalıdır.

Tüm dünyada sağlık meslekleri “Tek Sağlık” çatısı altında toplanırken, artık ülkemizde de “Tek Sağlık” hızla benimsenmeli, bu konuda gereken adımlar bir an önce atılmalıdır. Veteriner Halk Sağlığı hizmetleri önemsenmediği müddetçe yeni zoonotik hastalıklar yaşamı tehdit etmeye devam edecektir.

İSTANBUL VETERİNER ODASI
        YÖNETİM KURULU